Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş üniversite sınavlarını kaldıracaklarını söyledi.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş üniversite sınavlarını kaldıracaklarını söyledi.

Dr. Serdar Savaş yaptığı basın açıklamasında şöyle dedi:

‘’Ülkemizde insan gücü planlaması yapılmıyor. Eğitimle ekonomi ve sosyal yaşam arasında bir ilişki kurulmuş değildir. Bu da bir yandan üniversite mezunu işsizler ordusunu büyütmeye bir yandan da kalifiye iş gücü bulmakta sıkıntıya yol açmaktadır. Bu sorunların nasıl çözüleceğini ‘Manifesto’ kitabımda ve ‘İnsanca Yaşamak İçin Atatürk Gibi Düşün’ adlı seçim bildirgemde açıkladım.

Çocuklarımızı okul öncesi eğitimden itibaren nedensellik ilişkisiyle düşünen, kendi yeteneklerini keşfetmiş ve iletişim kurabilen bireyler olarak yetiştireceğiz. İlkokul yılları oynayarak öğrenmeye, okumayı sevmeye, mutlu bir çocukluk geçirmeye yönelik olarak planlanacaktır. Ortaokul yıllarında ise çocuklarımızın yetenek ve becerilerinin analiz edilmesi, onların yaşamlarında, kendileri ve toplumları için en fazla katma değer yaratacakları alanların belirlenmesi sağlanacaktır. Bu evrede hangi çocuğumuzun meslek lisesine, hangilerinin spor ya da sanat liselerine yöneleceği, kimlerin akademik liselere devam edeceği belirlenecektir. Bu belirlemeler; öğrencilerimizin ayda bir kez girecekleri merkezi sınavlar, rehberlik hizmetleri kapsamında yapılacak değerlendirmeler, öğrenci-aile-okul arasındaki iletişimle yapılacaktır.

Akademik liselere üniversitelere devam edecek öğrenciler alınacaktır. Lise yıllarında öğrencilerin üniversitede hangi bölümlere yöneleceği yine her ay yapılacak merkezi sınavlar, rehberlik hizmetleri ve öğrenci-aile-okul arasındaki iletişimle ortaya konacaktır. Öğrencilerin sosyal sorumluluklarını yerine getirmesi, kişisel gelişimlerini sağlamaları, yaşam amaçları da yönelimlerinin belirlenmesinde etkili olacaktır. Akademik liseyi bitiren öğrenci, merkezi sınav sonuçları ve diğer özelliklerini içeren dosyalarla üniversitelere başvuracaktır. Her üniversite kendi öğrencisini kendisi seçecektir. Gencimiz üniversiteye kapalı zarflar içerisinde iki dosya sunacak, bunlardan biri akademik diğeri finansal bilgileri içerecektir. Üniversiteler öğrenciyi akademik olarak değerlendirerek kabul edecektir. Finans dosyaları kabulden sonra açılacak öğrencinin beyan ettiği ekonomik durumunun beyana uygun olduğu belirlendikten sonra ne kadar ücret ödeyeceği, yüzde kaç burs alacağı ya da tam burslu okuyacağı tespit edilecektir. Öğrenci burs ücretinin bir kısmını üniversite içinde çalışarak ya da bulunduğu çevredeki sosyal hizmetlere katılarak temin edecek kalan kısmı üniversite tarafından karşılanacaktır. Üniversiteler kamu ve özel sektöre yaptıkları projelerle, sağladıkları araştırma fonlarından, kendi ekonomik işletmelerinden, mezunlarından aldıkları bağışlardan, mezun öğrencilerin burs geri ödemelerinden ve gerektiğinde yerel ve ulusal bütçeden alacakları desteklerle bursları karşılayacaktır.

Bu uygulama ile Türkiye bir yandan meslek liselerini güçlendirip endüstri, tarım ve hizmet sektörlerine nitelikli iş gücü kazandırırken, üniversiteler de kapasite azlığı oluşturmadan nitelikli yüksek öğrenim ve bilimsel araştırma hizmetleri sunacaktır.

Türkiye’nin böyle bir sistem kurmak için yeterli kaynakları vardır. İhtiyaç duyulan ise ülkenin liyakat sahibi, bilimsel düşünen, erdemli insanlar tarafından yönetilmesidir.

Siz de bu vizyona destek veriyorsanız https://www.serdarsavas.org/yuz-bin-imzaya-varim/ bağlantısından 100 bin imza gönüllüsü olunuz.’’

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş: ‘’Köy okullarını tekrar açacağız’’.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş: ‘’Köy okullarını tekrar açacağız’’.

Dr. Serdar Savaş eğitim sistemini değerlendirdiği konuşmasında köy okullarıyla ilgili şunları söyledi:

‘’20 yıldır uygulanan yanlış politikalar sonucunda köylümüzün ve çifçimizin içine düşürüldüğü durum ortadadır. Türk çifçisi tarım ve hayvancılıktan çekilmek zorunda bırakılmıştır. Köyler mahalle haline getirilerek, köy kanunu kapsamından çıkarılmıştır. En verimli tarım arazileri kullanılamaz hale getirilmiş Türkiye kendi kendisini besleyemeyen bir ülke konumuna düşürülmüştür. Toplumsal dokumuzun sağlamlığı açısından çok büyük önem taşıyan Türk köylüsünün yok edilmesine yönelik büyük planın bir parçası da köy okullarının kapatılması olmuştur. Böylece kırsal alandaki yurttaşlarımızın aydınlanmasında önemli rol oynayan öğretmenler köyden uzaklaştırılmıştır.

Cumhurbaşkanı olduğumda köylerimizin kentlerden göç alacak cazibe merkezi olmalarını sağlayacağız. Bu kapsamda köy okulları yeniden faaliyete geçecektir. Türkiye’nin bunu gerçekleştirecek sayıda öğretmeni de altyapı kuracak imkanı da vardır. Uygulayacağımız bütünleşik politikalarla tarım, hayvancılık, tarıma dayalı sanayii, kırsal turizm ve bu sektörler için ihtiyaç duyulan insan gücünün yetiştirilmesi sağlanacaktır.”

Siz de aşağıdaki bağlantıya tıklayarak 100 bin imza gönüllüsü olabilir ve bu vizyona katkıda bulunabilirsiniz.

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı adayı Dr. Serdar Savaş yaptığı açıklamada partisinin çıkarlarını ülkemizin çıkarlarından üstün tutan kişilerin kendisine oy vermemesini istedi.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı adayı Dr. Serdar Savaş yaptığı açıklamada partisinin çıkarlarını ülkemizin çıkarlarından üstün tutan kişilerin kendisine oy vermemesini istedi.

Dr. Serdar Savaş yaptığı açıklamada şunları söyledi:

‘’Türkiye tarihinin en kritik seçimlerine gidiyor. Bu seçimlerde yapılacak bir hata halkımızın ve ülkemizin geleceğini tehlikeye atacaktır. Karşı karşıya olduğumuz sorunlar, partizan yaklaşımlarla çözülemeyecek boyuttadır. O nedenle partiler üstü bakış açılarına ihtiyacımız vardır. Önümüzdeki seçimlerin milletvekilleriyle ilgili olan kısımda her vatandaşımız desteklediği partiye oy verecektir. Ancak cumhurbaşkanlığı seçiminde partiler değil, bireysel olarak adaylar yarışacaktır. İşte bu adayların ülkenin tamamını ve bütün toplum kesimlerini kucaklayacak, partiler üstü devlet politikaları uygulayacak demokrasi aşığı, bilgili, deneyimli ve yönetme becerisine sahip kişiler arasında belirlenmesi gerekir. Siyasi partilere düşen toplumsal çıkarlarımızı kendi çıkarlarının önüne koymalarıdır. Önemli olan şu parti ya da bu parti değil Türkiye’dir.

Maalesef şuandaki gözlemlerim hala partilerin kendilerine avantaj sağlayacak manevralar içinde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle sandığa gitmeyecek veya kararsız kalan seçmen sayısı çok yüksektir. Muhalefet partilerinin ‘’Halk istese de istemese de bizim göstereceğimiz adaya oy vermek zorunda kalacaklar.’’ tarzındaki değerlendirmeleri çok yanlıştır. Halkın en geniş kesimiyle destek vereceği bir adayın belirlenmesi ve tüm seçmenlerin sandığa gitmesi gerekmektedir.

Mesele parti meselesi değildir. Bugün partizanlık günü değildir. Bu nedenlerle parti çıkarlarını ülke çıkarlarımızın üstünde tutan seçmenlerin bana oy vermemesini istiyorum.’’

Siz de ülke çıkarlarımızın elzem zorunluluk haline gelmesini istiyorsanız aşağıdaki bağlantıya tıklayarak bu vizyona katkıda bulunabilirsiniz.

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı   

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Türkiye’nin ancak erdemli politikacılar ve yöneticiler ile sorunlarını çözebileceğini açıkladı.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Türkiye’nin ancak erdemli politikacılar ve yöneticiler ile sorunlarını çözebileceğini açıkladı.

Dr. Serdar Savaş şöyle dedi:

‘’Yıllardır tekrar ettiğim bir sorunumuz var. Ülkemizde siyaset yapanların büyük bir bölümü dincilikten, milliyetçilikten, solculuktan, Atatürkçülükten, Kürtçülükten geçiniyor. Bu insanlar toplumu kutuplaştırmaktan, düşmanlaştırmaktan, nefret söyleminden menfaat temin ediyorlar. Emperyalizm Ve Uluslararası Kapitalizm (EVUK) bu parçalanmayı on yıllardır desteklemiştir, halen desteklemektedir ve gelecekte de desteklemeye devam edecektir. Kutuplaşmalar düşmanlıkları derinleştirecek ve ülkemizde on yıllardır olduğu gibi yönetim zaafı ortaya çıkacak ve ulusal çıkarlarımız EVUK’a ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekilmeye devam edecektir.

Oysa ki bu görüşlerin bilgili, dürüst, erdemli savunucuları halkımızın çıkarlarını samimiyetle savunan kişilerdir. Ben; hangi inançtan, hangi siyasi görüşten, hangi etnik kökenden olurlarsa olsunlar bu bilgili, dürüst, erdemli kişilerin bir araya gelmesini savunuyorum. Bu düşüncem Atatürk’ün ‘İç cephenin güçlendirilmesi’ ilkesi doğrultusundadır. Erdemli insanlar olarak bir araya geldiğimizde halkımızın, devletimizin ve ülkemizin çözülmeyecek sorunu yoktur.

Erdemli bireyler ileri ve tam demokrasiyi tesis edebilirler. İleri ve tam demokratik bir toplum adım adım refaha ulaşır. TBMM’de temsil edilen bütün muhalefet partilerine bir yıldan fazla süredir ısrarla bu öneriyi yapıyorum: ‘’Erdem ilkelerinde birleşin!’’. Gün partizanlık günü değildir. Gün kişisel konum ve çıkar peşinden gitme günü değildir. Ulusun ve devletin geleceğini güvenceye almak ancak hep birlikte erdemli bir yönetim oluşturmamıza bağlıdır.

Önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri ayrı ayrı seçilecektir. Partilere vereceğiniz oylarla milletvekili seçiminin sonucunu ortaya koyacaksınız. Cumhurbaşkanlığında ise hangi partiye oy verdiğinizin bir önemi olmayacak, doğrudan bir kişiyi cumhurbaşkanı olarak seçeceksiniz. Benim önerim, özellikle TBMM’de temsil edilen CHP, HDP, İYİ Parti, Refah Partisi, Demokrat Parti, TİP, Memleket Partisi, Zafer Partisi, Demokratik Bölgeler Partisi olarak bütün muhalefet partilerinin tek bir ortak aday belirlemeleridir. Ben Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumdan çıkartılarak demokratik ve parlamenter bir sisteme geçişini sağlayacak cumhurbaşkanı adayında bulunması gereken özelliklerin tüm bu muhalefet partileri tarafından belirlenmesi gerektiğini ve belirlenecek kriterlere göre aday-adaylarının ortaya çıkarılmasını öneriyorum. Ben de bu aday-adaylarından biriyim. Tüm aday-adayları televizyon ekranlarında birlikte açık oturumlar, tartışmalar yapsınlar. Başta siyasi partiler olmak üzere, toplumun tüm kesimleri; işçi sendikaları, işverenler, memurlar, emekliler, çifçiler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları birkaç ay müddetle aday-adaylarını sorgulasınlar. Halkın ilgi göstereceği ve siyasi partilerin uygun bulacağı kişiyi ortak cumhurbaşkanı adayı olarak belirleyelim. Bu şekilde belirlenmiş bir aday cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda en az %70 çoğunlukla kazanacaktır. Bu yaklaşımla toplumda birleşmeyi sağlayacak parlamenter demokrasiye geçişi güçlü bir şekilde gerçekleştirecek, cumhurbaşkanıyla ülkemiz içinde bulunduğu durumdan çıkacak, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına huzur içinde ve güçlü bir şekilde girecektir.’’

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Siz de bir imza verin!

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş yoksulluk sınırı altındaki her aileye Asgari Vatandaşlık Geliri (AVG) ödeneceğini açıkladı.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş yoksulluk sınırı altındaki her aileye Asgari Vatandaşlık Geliri (AVG) ödeneceğini açıkladı.

Yaptığı basın açıklamasında Dr. Serdar Savaş şunları söyledi:

‘’Türkiye istatistiki olarak büyüyor görünmektedir. RTE ve şahsının devleti bu propagandayı yüksek sesle yapmaktadır. Peki halk bunun farkında mıdır? Hayır. Çünkü büyümeyle sağlanan kaynak küçük bir yandaş ve iş birlikçi grubun cebine gitmektedir.

Uygulamalarımız her yurttaşımızın milli gelirden hakça pay almasına yönelik olacaktır. Türkiye’yi yönetenler, siyasi parti ayrımı yapmaksızın, yoksulluğu ortadan kaldırmaya değil, yoksulluğu yönetmeye yönelik politikalar geliştirmişlerdir. ‘Sosyal yardım’, ‘sosyal belediyecilik’ adı altında sürdürülen sistemler büyük ölçüde ‘sadaka’ anlayışına dayalıdır.

Bu anlayışı değiştirerek asgari bir gelire sahip olmayı vatandaşlık hakkı olarak tanımlayacağız. Bugün sosyal yardım adı altında verilen sadakalar çok parçalı, takip edilemeyen ve denetlenemeyen haldedir. Sosyal yardımı yapan kurum bunu politik bir araç olarak kullanmaktadır. Cumhurbaşkanlığım döneminde bütün yardımlar tek merkezde toplanacak ve belediyeler aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacaktır.

Türkiye’de yoksulluk sınırının altında yaşayan tek bir yurttaş kalmayıncaya kadar gelir açısından dezavantajlı gruplar için Asgari Vatandaşlık Geliri uygulamasına geçilecek, bu ödeme, koşullar uygunsa, ailede kadınlara yapılacaktır.

Siz de 100 bin imza gönüllüsü olmak için aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.”

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Türkiye’nin İleri ve Tam Demokratik bir topluma dönüşme zamanının geldiğini açıkladı.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Türkiye’nin İleri ve Tam Demokratik bir topluma dönüşme zamanının geldiğini açıkladı.

Dr. Serdar Savaş şunları söyledi:

‘’Demokrasiyle ilgili olarak toplumumuzda yeterince anlaşılmamış en önemli husus ‘farklılıkların barış içinde birlikte varlığıdır.’ Farklı görüşlerin, farklı kültürlerin, farklı kimliklerin, farklı inançların aynı sistem içerisinde var olabilmeleri, bu farklılıkların mensuplarının görüş ve inançlarını özgürce ifade edebilmeleri, kültürel farklılıkların özgürce yaşayabilmeleri demokrasinin eğilip bükülmeyecek gereklerindendir. Voltaire, ‘’Görüşlerinize asla katılmıyorum ama söz hakkınızı hayatım pahasına müdafaa ederim.’’ cümlesiyle işaret etmeye çalıştığım konuyu veciz bir şekilde ifade etmiştir.

Demokrasi, bir yönetim biçimi olduğu kadar ve belki de daha fazla bir kültür ve yaşam biçimidir. Bu kültürü içselleştirdiğinizde sizden farklı düşünenlerin, inananların, yaşayanların, var olduğunu ve var olacağını önden kabul edersiniz. Bu kişilerin görüş ve inançlarını özgürce ifade etme hakları olduğunu savunursunuz. Düşünce ve inançların özgürce ifade edilmesi, savunulması örgütlenme hakkını da birlikte getirir. İşte temel insan hakları arasında sayılan bu haklar demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Bu haklara getirilebilecek sınırlamalar anayasalarda belirlenir. O nedenle anayasaların insan haklarına dayalı ve özgürlükçü olmaları gerekir.

Demokrasi karşısındakini; ön yargısız olarak dinleme, samimi bir şekilde anlama, karşısındakiyle eş duyum kurma ve bütün bunların sonunda ‘’Söylediklerinizi dinledim, düşüncenizin gerekçelerini anlıyorum ne var ki sizinle hem fikir değilim.’’ diyebilmenin kültürüdür. Demokrasilerde farklı olanı ötekileştirmek, düşmanlaştırmak yoktur. Demokrasilerde farklı düşünce ve inançları hor görmek, küçümsemek, yok varsaymak yoktur. Demokrasi bir iletişim kültürüdür.

Farklı düşünce ve inanışların bir arada var olmasının gereği uzlaşmaların sağlanmasıdır. Uzlaşma, ‘’Benim dediklerimi kabul edin uzlaşalım.’’ şeklinde tezahür edemez. Birlikte var olmak tarafların ‘ödün vermek’ olarak algılayabileceği adımların atılmasını gerektirir. Aslında konu o kadar da karmaşık olmayabilir. Önemli olan akılcı bir şekilde iç içe geçen kümeleri, kapsanmayan alanları, diğerinin varlığını yok eden düşünceleri ortaya koyarak azami müştereklerde buluşmaktır.

Ülkemizde bazı siyasetçilerin ısrarla gösterdiği gibi, demokrasi çoğunluğun millet adına tahakküm etme hakkı değildir. Her hangi bir partinin oyların %99’unu bile almış olsa kendisine oy vermeyen %1 üzerinde baskı kurma hakkı yoktur. O %1 kendi farklılığını koruyarak, korkmadan, özgürce yaşamını sürdürür. Bu demokrasilerin çoğulcu özelliğidir.

Demokrasilerde vatandaşların görevi oy vermekle son bulmaz. Yönetime katılım esastır. Tabii ki anayasa ve yasalarda katılımcılığın mekanizmalarını tanımlanmış olması gerekir. Vatandaşlar; yaşadıkları mahallede, köyde, ilçede, ilde, ulusal düzeyde ve kamu hizmetlerini yerine getiren, belediye, okul, sağlık ocağı, hastane gibi yapılarda yönetimin parçası olmalı ve ayrıca denetleme görevini yerine getirmelidir. Katılımcı demokrasi uygulamaları aynı zamanda yönetimde şeffaflığı, denetlenebilirliği ve hesap vermeyi sağlayacaktır.

Demokrasiyle ilgili yüzlerce sayfa yazılabilir. Ben burada en temel bazı özelliklerini daha görünür yapmaya çalıştım. Her zaman söylediğim ve yazdığım gibi ileri ve tam demokrasileri ancak erdemli toplumlar kurabilirler. Dünya örnekleri bunu göstermektedir. İleri ve tam demokrasiler ise daima refah toplumları haline gelmişlerdir. Gelişim, erdem-demokrasi-refah toplumu sırasıyla olmaktadır.’’

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Tek Sağlık politikası doğrultusunda her 100 bin nüfus için bir Hayvan Hakları ve Sağlığı Merkezi kuracaklarını açıkladı.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Tek Sağlık politikası doğrultusunda her 100 bin nüfus için bir Hayvan Hakları ve Sağlığı Merkezi kuracaklarını açıkladı.

Dr. Serdar Savaş yaptığı açıklamada şöyle dedi:

‘’21. yüzyıl, Covid benzeri salgınların daha tehlikelilerinin de görüleceği bir zaman dilimidir. İnsanların, hayvanların doğal yaşam alanlarını işgal ve yok etmesiyle farklı canlı türlerinin kendi habitatlarının dışına çıktığını gözlüyoruz. Kentleşme, endüstrileşme, tarım arazisi elde etme gibi nedenlerle hayvan habitatları yok edildikçe hayvanlarla insanlar arasındaki temas artmaktadır. Bu da türler arası hastalık geçişlerini artırmaktadır. Artık insan sağlığını tek başına ele almak yetersiz bir yaklaşımdır. Cumhurbaşkanı olduğumda; çevre sağlığı, veteriner halk sağlığı ve insan sağlığı tek bir başlık altında ele alınacak ve bu yaklaşıma Tek Sağlık adı verilecektir.

İnsanın doğadaki her şeyin üstünde olduğu varsayımı, onun bütün canlıları ve yer kürenin, hatta uzayın tüm unsurlarını kendi menfaati doğrultusunda sömürmeye hakkı olduğu anlayışını geliştirmiştir. Antroposantrizm adı verilen bu yaklaşım kökünden yanlış olduğunu kavramakta geç kalmış olsak da hala bu hatadan dönerek adil bir ekolojik denge kurma imkanımız vardır. Uluslararası emperyalizm de, insanın, kendisini tüketerek ve sahip olarak gerçekleştirecek bir varlık olduğu mesajını çok çok güçlü bir şekilde vermektedir. Daha çok tüketim; daha çok enerji, daha çok karbon salınımı, daha çok su, daha çok tarım, daha çok kimyasal, daha çok hayvan katli, daha çok orman kesilmesi, daha çok akarsu, göl, deniz, okyanus kirlenmesi, daha çok küresel ısınma, buzulların daha çok erimesi ve başka bir çok ekolojik felaket anlamına gelmektedir. ‘İnsanca Yaşamak İçin Atatürk Gibi Düşün’ adlı seçim bildirgemde bu sorunlarla bütüncül bir şekilde mücadele etmenin politika ve yöntemlerini açıkladım. Bunlardan biri her 100 bin nüfusa bir Hayvan Hakları ve Sağlığı Merkezi kurmaktır.

Bu merkezlerde veteriner hekimlerin yanında hayvan hakları konusunda eğitimi görmüş çalışanlar ve idari görevliler yer alacaktır. Bu merkezlerin görevleri arasında toplumun Tek Sağlık, hayvan hakları ve sağlığı konusunda eğitimlerine yönelik etkinlikler düzenlenecektir. Bütüncül yaklaşımımızın gereği olarak bu alandaki yasal düzenlemeler yeniden ele alınacak, hayvanlara yönelik olumsuz eylemler, kabahatler alanında değil Türk Ceza Kanunu’nun düzenleme kapsamında bulunacaktır.

Hayvan hakları konusundaki aktivist dostlarımızın ‘’Tek çare veganizmdir’’ dediklerini duyuyorum. Nihai amaç olarak benim de katıldığım bu görüşün, Türkiye’de ve dünyada, insanlar tarafından bir anda kavranıp, kabullenip destekleneceğini düşünmek gerçekçi olmayabilir. Veganizm insanın düşünsel ve ruhsal olarak yüksek bir düzeyde bulunmasını gerektirir. Bu da ancak tüm insanların erdemlilik düzeylerinin artmasıyla mümkün olur. Ayrıca bin yıllar içindeki gelişmiş olan alışkanlıkların, dogmaların, üretim ve tüketim biçimlerinin bir anda değişmesi de mümkün olmayacaktır. Tabii ki aktivistler konuyu uçlarda ele almak, toplumu sarsıcı çalışmalar yapmak, çarpıcı mesajlar vermek şeklindeki çalışmalarını sürdürmelidir. Benim gibi politika yapıcılara düşen görev ise toplumu bu mesajları alacak anlayış değişikliğine yönelik çalışmalar yapmak, insanlığın kültür, ekonomi, hukuki alt yapı açısından veganizme hazırlanmasını sağlamaktır.

Bu yazdıklarım sizin için de bir anlam ifade ediyorsa lütfen aşağıdaki bağlantıyı tıklayarak siz de bir 100 bin imza gönüllüsü olun.”

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş erdemli bir toplum olmadan hayallerimize kavuşamayacağımızı söyledi.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş erdemli bir toplum olmadan hayallerimize kavuşamayacağımızı söyledi.

Dr. Serdar Savaş şöyle dedi:

‘’1994 yılından bu yana sürdürdüğümüz çalışmalarda; ülkemizin, halkımızın ve devletimizin gelişmesi için en önemli engelin yeteri kadar erdemli bir toplum olmadığımızdan kaynaklandığını tespit ettik. Erdemi de soyut bir kavram olmaktan çıkarmak için 12 maddelik bir Erdem Bildirgesi hazırladık:

1. Önyargısız ve eş duyumlu (empatik) olacağız.

2. Doğru ve samimi olacağız.

3. İyi ve şefkatli olacağız.

4. Bilgili ve araştırmacı olacağız.

5. Adil ve haksever olacağız.

6. Güçlü ve cesur olacağız.

7. Kararlı ve sabırlı olacağız.

8. Çalışkan ve disiplinli olacağız.

9. Barışçı ve uzlaşmacı olacağız.

10. Eleştiriye açık ve değişime hazır olacağız.

11. Estetik değerlere sahip ve sanatla iç içe olacağız.

12. Saygı ve sevgi dolu olacağız.

Bu ilkelere başka değerler de ilave edilebilir. Bunları temel değerler olarak görebilirsiniz. Gerek ‘Manifesto’ kitabımda gerek ‘İnsanca Yaşamak İçin Atatürk Gibi Düşün’ seçim bildirgemde bu değerlerin açıklamalarını bulabilirsiniz.

Yukarıdaki özellikleri taşımayan bir halkın tam ve ileri bir demokrasi kurması mümkün müdür? Ya da bu ilkeleri benimsememiş bir toplum hakça bir ekonomik kalkınma ile refah düzeyine erişmesi olası mıdır? Benim kanaatime göre bu iki sorunun da cevabı ‘’Hayır’dır’’. Dünyadaki örnekler de bu tespitimi desteklemektedir. Bütün refah toplumları, istisnasız olarak demokratik toplumlardır. Bu toplumların halklarının erdem düzeyleri yukarıdaki kriterlere göre değerlendirildiğinde bizden daha yüksektir.

Cumhurbaşkanlığına aday bir kişi olarak, bunları söylememi ‘akılsızlık’ olarak tanımlayabilirsiniz. Hep açıkladığım gibi, benim amacım bir makamı elde etmek değil, toplumumuzun olumlu yönde bir değişim ve dönüşüm sağlaması için katalizör olmaktır. Daha erdemli olmanın hepimizin çıkarına olduğu konusunda kritik bir kütleye sahip olmayan bir seçmen kitlesi tarafından cumhurbaşkanı olarak seçilmek benim amacım değildir. Seçim sürecini de kullanarak halkımızın hoşuna gitmeyeceği gerçekleri söylemeyi bir görev addediyorum. Erdem düzeyi düşük bir toplum; siyasetçisini, yöneticisini, hakimini, doktorunu ve toplumda sorumluluk üstlenen bütün bireyleri kendi içinden çıkarmaktır. Erdem düzeyi düşük bir toplumdan namuslu iş insanları nasıl çıkacak? Erdem düzeyi düşük bir toplumdan sözüne güvenilir öğretmen nasıl çıkacak? Erdem düzeyi düşük bir toplumdan rüşvet almayan yönetici nasıl çıkacak? Gerçekçi olmamız gerekir. Başkalarının namuslu, güvenilir, çalışkan, saygılı insanlar olmasını bekliyorsak önce aynaya bakmalıyız. Bu konuda sözünü ettiğim dokümanlarımda kendinizi her bir erdem ilkesi açısından değerlendirebileceğiniz sorular bulacaksınız. Lütfen zaman ayırıp bunları cevaplayınız. Cevapları kimseyle paylaşmanıza gerek yok. Aynada kendi gözlerinizin içine bakarak sonucu kendinize söyleyin ve yarın bugünkünden bir nebze daha erdemli olmak için değişimi kendinizden başlatın.

Siz de erdemli bir toplum haline gelmemizin; ülkemiz, halkımız, devletimiz için mutlaka gerekli olduğuna kanaat getiriyorsanız benim bu mücadeleyi bir cumhurbaşkanı adayı olarak yapmamda yanımda olunuz. Bu amaçla aşağıdaki bağlantıyı tıklayarak 100 bin imza gönüllüsünden birisi de siz olabilirsiniz.’’

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş insan olmanın ve insanca yaşamanın doğuştan kazanılan bir hak olduğunu, bu haktan her yurttaşımızın en yüksek miktarda ve eşit olarak yararlanması için her 100 bin nüfusa bir ‘İnsan Hakları Ofisi’ kuracaklarını açıkladı.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş insan olmanın ve insanca yaşamanın doğuştan kazanılan bir hak olduğunu, bu haktan her yurttaşımızın en yüksek miktarda ve eşit olarak yararlanması için her 100 bin nüfusa bir ‘İnsan Hakları Ofisi’ kuracaklarını açıkladı.

Dr. Serdar Savaş şöyle dedi:

‘’Cumhurbaşkanı olduğumda erdemli, insan haklarına dayalı, ileri ve tam demokratik sosyal bir hukuk devleti haline gelerek bir refah toplumu olmamız yolunda bütünleşik projeleri hayata geçireceğiz.

Ben, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sayılan tüm kavramların zaten uygulamalarımızda yer alması gerektiğine inanan bir kişiyim. Bununla birlikte bu metinlerin tasavvurundaki Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının sahip olması gereken haklar konusunda yetersiz olduğu düşüncesindeyim.

Bu metinlerin en önemli eksiği ‘bireyin kendisini gerçekleştirme hakkı’dır. Aile, okul, toplum ve devlet bu hakkın gereğince kullanılabilmesi için bireye destek vermekle yükümlüdür. Bir insanın kendisini gerçekleştirebilmesi için yaşamını, dünyayı, insanları, evreni, tanrı fikrini ve daha bir çok kavramı anlamaya yönelik çaba içinde olması gerekir. Birey bu anlama çabasına paralel olarak kendisini, yaşamını, dünyayı, kainatı ve tanrıyı anlamlandırır. Anlama ve anlamlandırma sürecinde bir yandan da yaşamı deneyimler. Birey deneyimleri doğrultusunda kendisini düşünce ve eylemleriyle ifade ederek kendisinde ve kendi dışındaki dünyada bir değişimin öncüsü olur. İşte gerçek insan bu süreci yaşayabilendir. İnsan haklarıyla ilgili metinler bu açıkladığım yaklaşımdan çok daha basit düzeyde kavramlarla insan haklarını savunmaktadır.

İnsan haklarının anlaşılması, kabul edilmesi, tüm toplum tarafından içselleştirilmesi için anayasa ve yasaların gerekliliği açıktır. Ancak hukuki düzenlemelerin amaçların yerine getirilmesindeki işlevleri ancak iletişim, süreç yönetimi ve denetlemeyle sağlanabilir.

Her 100 bin nüfusa bir ‘İnsan Hakları Ofisi’ kurulması yasal düzenlemelerin bireylerin yaşamına yansıması için ön gördüğümüz bir projedir. Bu ofislerde hukuk insanları, yönetim tecrübesi olan kişiler, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve idari görevliler yer alacaktır. Bu ofislerde vatandaşların haklarıyla ilgili ve kendilerine yönelik yapıldığını düşündükleri ihlaller konusunda ilk başvuracakları birimler olacaktır. Bu ofislerde ofis çalışanları hiyerarşik olarak vatandaştan daha üst bir pozisyonda olmayacaklardır. Vatandaşın, gereğince ve yeterince sorununun dinlendiğinden emin olacağı bir iletişim mekanizması kurulacaktır. Yapılacak değerlendirmeler sonunda hak ihlaline uğradığına inanan kişiye bilgi verilecek, takip etmesi gereken yol konusunda aydınlatılacak ve gereken durumlarda psikolojik destek sağlamak üzere ilgili hizmet birimine yönlendirilecektir. Böylece hak ihlali durumlarında vatandaş kendi yolunu bulmak, bürokratik engellerle karşılaşmak, hukuki prosedürlerin labirentinde kaybolmak durumunda kalmayacaktır.

Siz de ülkemizde insan hakları konusunda ileri bir sisteme sahip olarak vatandaşların önündeki engelleri kaldırmak için olumlu görüş sahibiyseniz aşağıdaki bağlantıdan 100 bin imza gönüllüsü olup bu vizyona katkıda bulunabilirsiniz.

Saygılarımla,

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş etnik kültürler arasında ayrım yapanların 100 bin imza kampanyasında kendisine destek vermemesini istedi.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş etnik kültürler arasında ayrım yapanların 100 bin imza kampanyasında kendisine destek vermemesini istedi.

Dr. Serdar Savaş şöyle dedi:

‘’Türkiye coğrafyası binlerce yıldır uygarlıkların geliştiği ve farklı kavimlerin üzerinden geçiş yaptığı bir yerküre parçası olmuştur. Yüzlerce uygarlık, binlerce kavim bu topraklarda yaşam alanı bulmuştur. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları, egemenlikleri altında bulunan kavimleri yönetmiş, gelenekleri olan devletler kurmuşlardır. Coğrafyamızın yeni devleti Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyetidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun onlarca çöküş nedeni arasında, Fransız İhtilali’nden sonra gelişen milliyetçilik akımlarının ve ulus devlet arayışlarının da etkisi vardır. Tarihin gelişim dinamiklerini çok iyi analiz eden Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini etnik, dini, sosyal sınıf referansı vermeden yurttaşlık-vatandaşlık esasına dayalı modern bir ulus devlet olarak tasavvur etmiş ve o günün koşullarında imkansız olarak tanımlanacak bir projeyi başarıyla hayata geçirmiştir. Bugün ülkemizde onlarca farklı etnik kökenden gelen, kökleri Balkanlarda, Kafkaslarda, Ege adalarında, Orta Doğu’da ve Orta Asya’da olan yurttaşlarımız vardır. Bu etnik kültürler birbirleriyle karışmış, akrabalık bağları kurmuş ve dünyanın en zengin genetik havuzlarından birini oluşturmuştur. 20 yıldan fazladır sürdürmekte olduğum genomik çalışmalar, Türkiye’de herhangi bir kimsenin ırksal aidiyet iddia edemeyeceğini tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. O nedenle söylemlerimde ‘’etnik kültür’’ ifadesine yer vermekteyim. Genetik yapısı ağırlıklı olarak Orta Asya ve Kafkasya özellikleri taşıyan ve kendisini Kürt olarak ifade eden yurttaşlarımız olduğu gibi koyu Türk milliyetçisi olup genetik özellikleriyle Ermeni, Rum ve Yahudi genotipi olan yurttaşlarımız vardır. Zenginliğimizin ırksal değil kültürel olduğunu ortaya koyduktan sonra bakılması gereken husus kendimizi nasıl ifade edeceğimizdir. Bunun yanıtı Atatürk milliyetçiliğindedir. Bu anlayışta Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları devletlerine vatandaşlık illiyeti ile bağlı olup eşit haklara sahiptir.

Ne var ki, kimi siyasilerin ve yöneticilerin dar ve kimi zaman faşizmi çağrıştıran anlayış ve uygulamaları ile yapılmış önemli hatalar vardır. Bu hataların olumsuz etkilerinden zarar görmüş gayrimüslim unsurlarımız, Kürt yurttaşlarımız ve başka kültürel zenginliklerimiz olmuştur. Şunun altını kuvvetle ve önemle çizmek isterim ki tüm çabalara, planlara, uygulamalara rağmen ulusumuzun farklı etnik kültürleri arasında halk düzeyinde bir çatışma yaratılamamıştır. Bugün bize düşen; ulusumuzun ve devletimizin bütünlüğünü, devlet dilimizi, devlet okullarındaki eğitim dilimizi koruyarak tüm etnik kültürlerimizin önünü açmak, dillerini öğrenmelerini sağlayacak düzenlemeler yapmak, kültürlerini ortaya koyarak dünyayla paylaşmalarına zemin yaratmak olmalıdır. Emperyalizm Ve Uluslararası Kapitalizme (EVUK) karşı kendimizi ve çıkarlarımızı korumanın önde gelen gereklerinden biri budur.

Ancak ülkemizde az da olsa Türklüğe karşı olumsuz duygular besleyen bireylerin yanında Kürt yurttaşlarımızı rencide edecek söylemler kullanan kişiler, siyasiler de bulunmaktadır. Ülkesinin ve toplumunun birliğinden ve bütünlüğünden yana olan sorumlu bireylere düşen bu söylemler karşısında soğukkanlılığını ve sağduyusunu korumaktır. Nefret söylemlerine karşı nefret söylemleriyle cevap vermek toplam nefreti artırmaktadır. Dilimizin birleştirici, farklı etnik kültürlere saygılı, kucaklayıcı olmasına özen göstermeliyiz.

Etnik kültürler arasında ayrım yapan birinin, diğeri üzerinde baskı unsuru olmasını isteyen, ötekine yaşama hakkı tanımayan görüş sahiplerinin bana destek vermesini istemiyorum. Ayrımcılık iyi ve güzel ile bağdaşmaz. Ben iyiyi ve güzeli halkımın yaşamında hakim kılmak istiyorum. İyiye ve güzele düşmansanız benimle olmayınız.’’

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Türkiye’nin parlak geleceğinin millet olarak birleşerek iç enerjimizi artırmamıza bağlı olduğunu söyledi.

Partisiz ve Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Türkiye’nin parlak geleceğinin millet olarak birleşerek iç enerjimizi artırmamıza bağlı olduğunu söyledi.

Dr. Serdar Savaş şöyle dedi:

Divide et empare’ yani ‘ böl ve yönet’ ilkesi Romalılardan beri emperyalizmin kullandığı en etkili politikalardan biri olmuştur. Atatürk, cumhuriyeti kurarken sınıfsız ve kaynaşmış bir toplum olarak, ‘’ Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’’ tanımını yapmıştır. Emperyalizm Ve Uluslararası Kapitalizm (EVUK) bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de böl ve yönet politikası doğrultusunda uygulamalar yapmış ve yapmaktadır. Gelecekte de uygulamaların devam edeceğinden kuşku duyulmamalıdır. Türk milletini bölmek üzere solcu-sağcı, dindar-seküler, Osmanlıcı-Atatürkçü, Alevi-Sünni, Kürt-Türk gibi bir çok alanda ayrıştırma, kutuplaştırma, toplum kesimlerini birbirine düşmanlaştırma faaliyetleri hala bütün hızıyla devam etmektedir. Maalesef bazı siyasi partiler, ülkeyi yönetenler, kanaat önderi olması gereken kişiler, kimi basın kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ve daha bir çok yapılar bilerek ya da bilmeyerek, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunarak bu bölünmelerin ateşine odun taşımışlardır. Bu anlayış, bu söylemler, bu politikalar devam ettiği sürece EVUK’un emellerine ulaşması kaçınılmazdır. Bu gidişatı önlemenin tek yolu Türk milleti olarak birleşmektir. Mevcut siyasi partiler, parti liderleri, siyasetle ilgilenen diğer kurumlar ve bireyler birleşmenin kendi görüşleri etrafında olması gerektiğini savunmakta, kendileri gibi düşünmeyenleri düşman ilan etmektedirler. İşte bu, tam da EVUK’un istediği davranış biçimidir.

Gerek Manifesto kitabımda, gerek ‘İnsanca Yaşamak İçin Atatürk Gibi Düşün’ adlı seçim bildirgemin ekinde açıkladığım üzere, Türkiye’de bütün siyasi görüşlerin, dini inançların, etnik kültürlerin; bilgili, namuslu kısacası erdemli mensupları vardır. Ama maalesef bunların yanında solcu geçinen-solculuktan geçinen, milliyetçi geçinen-milliyetçilikten geçinen, dindar geçinen-dindarlıktan geçinen, Atatürkçü geçinen-Atatürkçülükten geçinen, Kürtçü geçinen-Kürtçülükten geçinen menfaat sahipleri bulunmaktadır. Bu ‘geçinenler taifesi’ siyasette en etkili kesimlerdir. Menfaat peşinde koştukları için aralarında iyi örgütlenirler, birbirlerini desteklerler, düşmanlık yaratmaktan, ötekileştirmekten çıkar sağlarlar.

Benim önerim birleşmenin hangi siyasi görüşten, dini inançtan, etnik kültürden olurlarsa olsunlar erdemli bireyler arasında sağlanması gerekliliğidir.

Kendi yaşamımda; komünistinden ülkücüsüne, koyu mutaassıbından ateistine, milliyetçisinden Kürtüne, Alevisinden Sünnisine, Müsliminden Gayri müslimine ve diğer gruplara mensup kim olursa olsun erdemli bireylerle bir masa etrafında toplandığımızda hiç sorun yaşamadım. Erdemli bireyler sorunları ön yargısız ve eş duyumlu olarak ele almayı, bilgiye dayalı değerlendirmeler yapmayı, düşüncelerini cesur ve açık bir şekilde ifade etmeyi, karşısındakini dinleyerek ve anlayarak karşı fikir geliştirmeyi, yanıldıklarını anladıklarında inat etmeyip değişime hazır olduklarını göstermeleri ve en önemlisi birlikte oldukları insanlara sevgi ve saygıyla yaklaşmasını bildiklerinden, birbirinden güzel, birbirinden değerli, derinlemesine çözümlemeler yapıp sorunlarımızın üstesinden gelecek yöntemler ortaya koyabildik.

Her kesimden erdemli bireylerle yaptığımız bu harika çalışmaların temelinde bütün farklılıklarımızla bir arada yaşama iradesini gösterme arzumuz yatıyordu. Birleşmede, siyasi-dini-etnik referansı olmayan erdem değerlerinde ortak paydayı yakalamak daima yenilenebilir ve daha ileri götürülebilir demokrasinin temelini oluşturuyordu.

Bu yaklaşımın aksine, hangi özellik ele alınırsa alınsın, bölünme-kutuplaşma-düşmanlaştırma şeklindeki yaklaşımlar toplumumuzu dağıtacak, devletimizi yok edecektir. Dindar-seküler mücadelesini dindarların kazandığını varsayalım. Daha sonra mezhep çatışmaları başlayacaktır. Bu çatışmayı Hanifilerin kazandığını varsayalım. Daha sonra tarikat çatışmaları başlayacaktır ve bu çatışmalar toplum tamamen atomize olana kadar devam edecektir.

Bunu önlemenin tek yolu farklılıkların birbirine saygılı bir şekilde birlikte var olabilecekleri ileri ve tam demokratik bir nizam tesis etmektir. Ancak o zaman refah toplumu olmak yolunda ilerleme kaydedebiliriz.

Dünyadaki örnekleri incelediğimizde, refah toplumuna giden yolun ilk adımının erdemli bireyler olmakla atıldığını görürüz. İleri ve tam demokrasi olarak tanımlayabileceğimiz tüm toplumların halkları bize göre daha erdemli insanlardan oluşur. İleri ve tam demokrasiler erdemli halklar tarafından kurulmuştur. Refah toplumlarına baktığımızda ise, istisnasız hepsinin ileri ve tam demokrasi olduğunu görürüz. Refah toplumu olup da demokrasisi olmayan ya da halkı erdemsiz bireylerden oluşan herhangi bir ulus mevcut değildir. O halde evrilme süreci erdem-demokrasi-refah sırasıyla olmaktadır.

Bu yaklaşımımın çok uzun zaman alacağını söyleyerek düşüncelerime karşı çıkanlar olabiliyor. Evet, bireyleri erdemli kılmak ve erdemli bir toplum olmak uzun yıllar alır. Ama erdemli olmak yoluna girilmesi dahi, demokrasinin ve refah toplumunun inşasına başlamak için yeterli olacaktır. Daha erdemli olmayı benimsememiş bir toplum başkalarının varlıklarına ve haklarına saygı göstermeyeceğinden demokrasi olmaz. Erdemli olmak yoluna girmemiş bir toplum emeğe dayanmayan, kısa yoldan zengin olmak isteyen bireyler, işini gereken kalitede yapmayan meslek mensupları, ekonominin dayanması gereken güven ilişkisini kuramayacak sahtekarlarla refah toplumu haline gelemeyecektir.

Sizden beklentim yarın bugünden bir nebze daha erdemli olma isteğiyle harekete geçmemiz, benim ve dostlarımın yaptığı bu mücadeleye en azından imza gönüllüsü olarak ve arzu ederseniz bir Sarı Otobüs yolcusu haline gelerek katkı vermenizdir.

Sevgi ve saygılarımla.’’

Dr. Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş göreve geldiğinde her 100 bin kişiye bir spor kompleksi yapacaklarını söyledi!

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş göreve geldiğinde her 100 bin kişiye bir spor kompleksi yapacaklarını söyledi!

Dr. Serdar Savaş’ın açıklaması şöyle:

‘’ Türkiye’de siyasetin en zayıf noktalarından biri insana ve insan yaşamına yönelik vizyon barındırmamasıdır. Siyaset gündemini, ya halkın yaşamında yeri olmayan konular işgal eder eder ya da şikayetler, sızlanmalar, karşılıklı suçlamalarla gündem yaratılır. Ben çalışmalarımda aynı sorunları temcit pilavı gibi tekrarlamıyorum; şikayet de etmiyorum. İnsanımıza dokunacak çözümleri ve bunların hayata nasıl geçirileceğini açıklıyorum.

Halkımızın çok büyük bölümünde spor yapma alışkanlığı yoktur. Bu durum 21. yüzyılın en önemli hastalıkları olan diyabet, kalp ve damar hastalıkları, obezite, Alzheimer hastalığı, kemik erimesi, depresyon gibi ağır durumların görülmesini artırırken bir yandan da bireylerin kişilik bütünlüğünün gelişmesini engeller. Sporun hem fiziki hem ruhsal sağlık üzerinde etkisi olduğu kadar bireyin karakterinin oluşmasında da önemli bir yeri vardır.

Cumhurbaşkanı olduğumda, uygulayacağımız politika doğrultusunda, kız-erkek bütün çocuklarımız 4 yaşında jimnastikle spora başlayacaktır. Akabinde, başta yüzme olmak üzere, diğer temel branşlarda faaliyet gösterecek, sonrasında ise uzun vadede ilgileneceği alanı seçecektir. Spor konusunda ilgili, daha başarılı ve istekli çocuklarımızın genetik analizleri yapılacak, fenotipik özellikleri tespit edilecek, psikolojik değerlendirmeleriyle aralarından geleceğin elit atlet adayları belirlenecektir. Böylece geleceğin olimpiyat şampiyonları, profesyonel branşlarda sporu bir meslek olarak icra edecek olanlar küçük yaşlardan itibaren belirlenip yetiştirilecektir. Uluslararası alanda bazı ülkelerin nüfusları oranında, bazı ülkelerin ise nüfus oranlarının çok üzerinde başarılı sporcu yetiştirdiği gözlenmektedir. Türkiye ise 80 milyon nüfusu ve zengin genetik havuzuna rağmen birkaç bireysel istisna dışında sporda başarısı olmayan bir ülkedir. Uygulayacağımız bu politika, halkımızı dünya ulusları arasında sportif olarak en ön sıralara taşıyacaktır.

Diğer çocuklarımızın ise yaşamlarını spor yaparak sürdüren bireyler olmaları sağlanacaktır. Amacımız her yaştan bütün yurttaşlarımızın sporla iç içe bir yaşam sürmesidir.

Doğal olarak bunların yapılabilmesi için altyapı ve tesislere gerek vardır. İlk aşamada, 10 yıllık bir planlamayla, ülkemizde her 100 bin nüfusa bir spor kompleksi yapılacaktır. Planlama doğrultusunda ilk yıllar her komplekse düşen nüfus miktarı daha fazla olurken 10 yıl içerisinde devreye girecek yeni tesislerle merkez başına düşen nüfus 100 bine kadar çekilecektir.

Bu tesislerde, açık ve kapalı alanlarda olmak üzere yüzme havuzları, tenis kortları, basketbol-voleybol sahaları, futbol alanları, masa tenisi salonları, atletizm pistleri ve çok amaçlı salonlar yer alacaktır. Ayrıca lokanta ve kafeler, spor ve sporcu sağlığı ile ilgili satış ve hizmet alanları, konferans-eğitim salonları yer alacaktır. Ortalama 5 bin metre kare kapalı alanlar içerisinde organize edilecek olan bu komplekslerin tahmini metre kare maliyetleri 600 USD civarında tutacak olup, toplam maliyet 3 milyon USD civarında gerçekleşecektir. Yılda 80 merkezin devreye gireceğini düşündüğümüzde projenin Türkiye’ye maliyeti yıllık 240-250 milyon dolar civarında olacaktır. Yatırım bütçesi; merkezi hükümet, yerel yönetimler ve sponsorlar olarak özel sektörden temin edilecektir. Türkiye ile ilgili toplam ekonomik büyüklük, devlet bütçesi, özel sektör harcamaları gibi konularda fikri olmayanlar için belirteyim ki yıllık 250 milyon dolar çerez parası miktarındadır. Son 20 yılda futbol endüstrisine yapılan verimsiz yatırımlar bu miktarın onlarca katıdır.

Türkiye’de 4 yaşına giren her çocuğumuzu jimnastiğe başlatacak ve diğer alanlara yönlendirecek insan gücü fazlasıyla bulunmaktadır. Peki herhangi bir kaynak sorunu olmamasına rağmen böyle bir vizyon bugüne dek neden yaşama geçirilmemiştir? Çünkü siyasetle uğraşan insan kalitemizin ortalaması çok düşüktür. Bu insanlar mevcut ezberler üzerinden ideolojik, dini ve etnik siyaset yaparlar. Uluslararası deneyimleri olmadığı için dünyadaki başarılı örnekleri bilmezler ve en önemlisi insanca yaşama dair bir vizyonları yoktur.

Değerli halkımız önümüzdeki seçimlerde istediği partiye oy verebilir. Cumhurbaşkanının partisiz, birleştirici, vizyoner ve proje yapmasını bilen bir kişi olması halkımızın, ülkemizin, devletimizin çıkarları için elzemdir. Bu nedenlerle sizlerden 100 bin imza gönüllüsü olmanızı,  aşağıdaki bağlantıdan veya sosyal medya hesaplarımda  biomda bulunan bağlantıdan ya da web sitemden 100 bin imza formunu doldurmanızı rica ediyorum. Seçim takvimi açıklandığında bu imzaların nasıl resmileştirileceği hususunda da size bilgi vereceğim.

Erdemli, ileri ve tam demokratik, sporlar iç içe, olimpiyat şampiyonları çıkaran bir refah toplumunda birlikte yaşamak dileğiyle…’’

Dr. Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Misak-ı Milli’nin TBMM’de kabulünün 102. yılında 100 bin imza kampanyasına başladı.

Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Serdar Savaş Misak-ı Milli’nin TBMM’de kabulünün 102. yılında 100 bin imza kampanyasına başladı.

Dr. Savaş’ın açıklaması şöyle:

‘’Türkiye’nin geleceği için kritik önemi olan önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine 6 Temmuz 2020 tarihinde adaylığımı ‘Partisiz ve Birleştirici Cumhurbaşkanı Adayı’’ olarak açıkladım. Düşüncelerimi anlatan ‘’Manifesto: Erdemli Yurttaş Hareketi’nin Kavramsal Çerçevesi’’ adlı kitabımı Haziran 2021’de yayınladım. 3 Kasım 2021’de, muhalefet partilerine demokrasi için birlik çağrısı yapan bir mektup gönderdim. 19 Mayıs 2022’de ise ‘’İnsanca Yaşamak İçin Atatürk Gibi Düşün’’ adlı seçim bildirgemi Samsun’da açıkladım.

Seçimlere partisiz olarak girecek olmam benim için önemli bir dezavantaj. Ancak ülkemizin şu andaki durumu seçilecek cumhurbaşkanının partisiz, tarafsız, adil ve toplumun bütün kesimlerine eşit yakınlıkta olmasını gerektiriyor. Ben; muhafazakar veya seküler yaşam tarzını benimsemiş, ülkemizdeki bütün dini ve etnik zenginliklerimize eşit yakınlıkta, demokrasiyi bütün boyutlarıyla özümsemiş, Atatürk ilkelerine bağlı, sosyal bir hukuk devletini savunan bir kişi olarak bu göreve talip oldum. Kişiliğim, eğitimlerim, ülkemi ve halkımı çok iyi tanımam, devlette ve uluslararası alandaki deneyimlerim ile bu görevi layıkıyla yerine getirecek yetenek, bilgi ve dirayete sahip olduğumu düşünüyorum.

Beni destekleyen her hangi bir sermaye grubu, cemaat, topluluk yok. Hiçbir uluslararası yapıyla ya da devletle irtibatım yok. Yıllardır ülkemle ilgili yaptığım çalışmalar katılan herhangi bir çıkar peşinde olmadan halkımızın geleceği için emek veren dostlarım var. Seçim kampanyamın sembolü olan Sarı Otobüs’ün erdemli yolcuları var.

Cumhurbaşkanlığına aday olmak benim anayasal hakkım. Başka ülkelerde halk tarafından aday gösterilen kişilerin 5000-10.000 aralığında imza toplamaları gerekirken ülkemizde bu hak 100.000 gibi yüksek bir sayıyla anti-demokratik bir şekilde düzenlenmiş durumda. Gün şikayet etme günü değil. Ben halkımdan 100.000 imza toplamak üzere yola çıktım. Bugün, 18 Temmuz 2022, Misak-ı Milli’nin TBMM’de kabulünün 102. yılında imza kampanyama başlıyorum. Aşağıdaki bağlantıdan girerek imza gönüllüsü olacağınızı belirtmenizi bekliyorum.

Seçim sathımailine girildiğinde Yüksek Seçim Kurulu imzaların nasıl resmileşeceğini açıklayacak. O gün geldiğinde imza gönüllülerine ulaşarak ne yapmaları gerektiğini bildireceğim.

Erdemli, ileri ve tam demokratik bir refah toplumu olmamız için desteğinize ihtiyacım var.

Siz de bir imza verin :

Saygılarımla,’’

Serdar Savaş

Partisiz ve Birleştirici

Cumhurbaşkanı Adayı