En güçlü yanlarımızdan biri olan zengin etnik çeşitliliğimiz, Emperyalizm ve Uluslararası Kapitalizm (EVUK) tarafından sürekli kaşınan ve kanatılan zayıf noktamız haline getirilmeye çalışılmaktadır. Halkımızın tarihten getirdiği sağduyu sayesinde bu çabalar sonuç vermemiştir. Bununla birlikte, maalesef, yaratılmış olan çatışma ortamının bedeli yüksek olmuştur. Aşağıda, bütün etnik özelliklerimizle üzerinde görüş birliği oluşturmak üzere milliyetçilik anlayışımızın iki boyutunu sunuyorum.
1.Atatürk Milliyetçiliği
Atatürk milliyetçiliğini tam olarak anlamak ve uygulamak ülkemizin her yurttaşını önemli, değerli ve saygın bir konuma getirecektir.
İnsanlarımızın, tarihimizin ve coğrafyamızın bize sağladığı, dünyanın hiçbir milletine nasip olmayan muhteşem zenginliklerimiz var. Atatürk’ün tanımıyla “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Çanakkale Zaferi ve İstiklal Harbi, bu ülkedeki bütün etnik ve dini kimliklerle birlikte kazanılmış ve cumhuriyetin yurttaşlığı bütün etnik ve dini kimlikleri kapsamıştır. Bu kapsayıcılık içerisinde; Türkmen, Yörük, Terekeme, Tatar, Kürt, Zaza, Arap, Çerkez, Ermeni, Rum, Laz, Süryani, Gürcü, Arnavut, Boşnak, Yahudi ve diğer kökenlerden birçok zenginliğimiz vardır. 1996 yılından bu yana içinde olduğum genombilim çalışmaları bu aidiyetlerin ırksal-genetik bir temeli olmadığını göstermiştir. Türkiye halkı farklı ağırlıklarda olarak Kafkas, Balkan, Ortadoğu ve Asya kökenli bir genetik havuzun üyesidir. Yine bu çalışmalarda nüfusumuzun içerisinde Haçlı Seferleri’nden kalma Fransız ve İtalyan genleriyle dahi karşılaştım. Türkiye’de ırkçı, şovenist milliyetçilik yapacak ırksal bir temel yoktur.
Irksal farklılıklarımız olmasa da çeşitli kültürel aidiyetlerimiz var. Etnik ve dini özelliklerimiz bu aidiyetleri yansıtır. Devleti yönetenler, kimi durumlarda, kabul edilemeyecek politikalar uygulayarak kültürel aidiyetler arasında ayrımcılık yapmış, insanlığa ve insan haklarına uygun olmayan uygulamalarda bulunmuşlardır. Bunlar kaşıdıkça kanayan yaralar olarak değil ama baktıkça geçmişten ders çıkarmamız gereken yara izleri olarak üstlerini örtmeden aklımızda tutmamız ve yüzleşmemiz gereken olaylardır.
Bu toplumun birer ferdi olarak her birimizin iyiliği; toplumsal birlikten, bayrağı altında yaşadığımız devletin güçlü ve demokratik olmasından, her birimizin huzur ve barış içinde, insanca yaşamasından geçmektedir. Atatürk milliyetçiliği anlayışımız bu gerçekliğe dayanarak içinde yaşadığımız topluma, üzerinde yaşadığımız coğrafyaya, organizasyonu kapsamında bir araya geldiğimiz devlete sahip çıkmayı, benimsemeyi üstün bir değer olarak görür. Bu milliyetçilik anlayışında şovenizm yoktur. Bu anlayış, kendisini, milletini, devletini başkalarından üstün görmez; başka toplum ve devletlerle demokraside, insan haklarında, adalette, bilimde, sanatta, yerküreye sahip çıkmakta, insanca kalkınmada hem yarışır hem iş birliği yapar.
Atatürk milliyetçiliği kapsamında, her yurttaşımızın kendi kültürünü, dilini öğrenme ve geliştirme hakkı olacak, bu hak korunacak ve desteklenecektir.
2.Anadolu Milliyetçiliği
Anadolu binlerce yıllık tarihiyle bizimdir. Anadolu’da varolmuş her uygarlığa sahip çıkmak modern Türkiye’yi bu uygarlıkların üzerine kurulmuş bir ülke olarak tanıtmak hem hakkımız hem sorumluluğumuzdur.
Milliyetçilik anlayışımızın ikinci boyutu, coğrafyamızın tüm tarihi derinliklerini ve kültürlerini kapsayacak şekilde Anadolu milliyetçiliğidir. Anadolu, insanlık tarihinin ve uygarlıkların doğum yeridir ve Anadolu bizimdir. Bizim olan Anadolu’nun tarihine ve uygarlıklarına bugüne kadar sahip çıkmamış olmamız yapılmış önemli hatalardan biridir. Tarihin babası Herodot, tıp biliminin kurucusu Hipokrat, diyalektiğin düşünürü Heraklitos, dünyanın en büyük ozanı Homeros Anadoluludur. Likya, Lidya, Kilikya Anadoluludur. Ani, Ararat, Armanu, Urartu, Aziz Nikolas, Aziz Paul, Pürenli Kilise, Kibele Anadoluludur. Hititler, Hattuşaş, Göbeklitepe, Sümela, Anavarza Anadoluludur. Mem-u Zin, İlyada, Gılgamış, Şahmeran, Çiroklar Anadoluludur. Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat Anadoluludur. Abdussamed-i Babek, Molla Ahmed-i Ceziri Anadoluludur. Bu ve burada saymaya sayfaların yetmeyeceği yüzlerce uygarlık ve tarihi zenginlik Anadoluludur. Tüm bunlara sahip çıkmak, bu uygarlıkları kuran insanların da torunları olarak, şu anda bu topraklarda yaşayan halkın yani bizim hakkımızdır. Türk Milleti Anadolu, Anadolu Türk Milleti’dir. İstanbul’un fethinden sonra Fatih’in, Çanakkale Zaferi’nin ardından, Mustafa Kemal’in “Truva’nın intikamını aldık,” cümleleri onların da bu bakış açısına sahip olduğunu göstermektedir.
3.Milliyetçilik Anlayışımızın Yansımaları
Andımız, erdemli ve başı dik çocuklarımızca yeniden coşkuyla okunacaktır.
Atatürk milliyetçiliği ve Anadolu milliyetçiliği anlayışımız doğrultusunda hiçbir etnik kökene, dini inanca, siyasi görüşe sıkıştırılmamış bir politika takip edeceğiz. Milletimizin tüm unsurlarının tarihlerini, kültürlerini okullarımızda öğreteceğiz. Farklı kültürlerimizin kaybolmaması için gerekli düzenlemeleri yapacak ve mekanizmalar kuracağız. Okullardan kaldırılan Andımız, aşağıdaki şekliyle tekrar uygulamaya koyacağız.
ANDIMIZ
Türküm,
Erdemliyim,
Nedensel ve eleştirel düşünürüm.
İnsana, canlıya, yerküreye saygılıyım.
Barışı, demokrasiyi ve adaleti savunurum.
Bilimle, sanatla iç içe yaşar,
İnsanca kalkınmak için,
Dayanışma içerisinde,
Geleceği planlarım.
Yurdumu, milletimi
özümden çok severim.
Atatürk’ün Gençliğe Seslenişi’ndeki görevlerimi
yerine getireceğime and içerim.
Eğitim sistemimize ‘Andımız’ dersi konacak, bu dersler Atatürk’ün Medeni Bilgiler notlarına, onun anti-emperyalist duruşuna, ilkelerine ve yukarıdaki ant metninin unsurlarına dayanacaktır. Bu derslerde ulus, devlet, anayasa, toplum, birey kavramları ele alınacak, erdemli yurttaş olmanın esasları işlenecektir. Derslerin, öğrencilerin aktif katılımı, tartışmaları, karşılıklı etkileşimleri ile işlenmesi sağlanacak, demokrasinin sadece bir yönetim şekli değil aynı zamanda bir yaşam kültürü olarak okulda yaşayarak öğrenilmesi, benimsenip içselleştirilmesi temin edilecektir. Bu dersler eğitimin ilk yıllarında basit içeriklerle başlayıp ilerleyen yıllarda tüm düşünsel ve felsefi boyutlarıyla işlenecektir.