Türkiye sığınmacılar sorununu akıl ve hukuk içerisinde çözerek Lübnanlaşmayacaktır.

Dünyanın hızla kötüleşen; küresel ısınma, totaliter rejimlerin baskıları, savaşlar, fakirlik ve açlık sorunları insanların bulundukları coğrafyaları terk etmelerine yol açmaktadır. Bir yandan yabancı düşmanlığı tuzağına düşmeden bu sorunla ülkemiz açısından baş etmek için politikalar geliştirirken bir yandan da bu alanda insanlık adına uluslararası iş birliğinin parçası olacağız.

Ülkemizin akılcı, insancıl, gerçekçi, hukuka uygun, uzun vadeli bir göçmen politikasına ihtiyacı vardır. Cumhurbaşkanlığım döneminde, esaslarını burada kısaca sunacağım bu politika uygulamaya konacaktır.

Göçü ortaya çıkaran nedenlerle mücadele uluslararası alanda samimi olarak yapılmalıdır. Ne var ki EVUK bunu da kendi menfaatleri doğrultusunda manipüle etmekte, yönlendirmekte ve göçü bir silah olarak kullanmaktadır. Cumhurbaşkanı olduğumda, bu konuyu, başta; Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, İslam Konferansı Örgütü olmak üzere uluslararası platformlarda somut çözüm önerileriyle gündeme getireceğim.

Göçmenler ve göçmen politikası konusunu, Türkiye’deki Suriyeliler sorunundan ayrı olarak ele almamız gerekir.

Şu anda, AKP ve RTE iktidarının, Emperyalizm ve Uluslararası Kapitalizm’in (EVUK) oyununa gelerek ve hatta kimi zaman iş birliği yaparak ülkemize gelmelerine yol açtığı 5-8 milyon (Hükümetin bilgi saklaması nedeniyle gerçek sayıları şu anda bilemiyoruz.) Suriyeli vardır. Acaba bu Suriyeliler dünyadaki genel göç akımının bir parçası olarak mı Türkiye’ye gelmişlerdir? Ben bunun insanı nedenlerden kaynaklanan bir durum olmadığını düşünüyorum. Çünkü;

  • Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlar savaş başlamadan önce temizlenmiştir.
  • Gayet iyi olan Türkiye-Suriye ilişkileri bozulmuş, Esad rejimi Türkiye tarafından düşman ilan edilmiştir.
  • IŞİD o bölgeye ABD ve İsrail tarafından yerleştirilmiş ve Suriyelilerin üzerine salınmıştır.
  • İnsanlar bombalandıkları için o bölgeden kaçmamış, kaçmaları için bombalanmışlardır.
  • Araplardan boşaltılan coğrafyaya ABD’nin kontrolünde PKK/PYD yerleştirilmiştir.
  • Gelen Suriyelilerin üst düzey eğitimli birkaç bin tanesi Avrupa Birliği ülkeleri tarafından göstermelik olarak kabul edilmiştir.
  • Türkiye onursuz bir politikayla Suriyelileri para karşılığı Türkiye’de tutma görevini üstlenmiştir.
  • Suriyelilerin yoğun olarak yerleştiği illere bakılınca Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de Amerikan güdümündeki Kürt bölgelerinin uzantısının ülkemizin güneyinde Suriyelilerle devam edecek şekilde coğrafı bir planlama yapıldığı görülür.

Görüldüğü gibi Suriyelilerin akın akın Türkiye’ye gelmeleri insani bir ihtiyaçtan doğmamış, stratejik bir planın parçası olarak uygulanmıştır. İşte buna modern politik literatürde ‘Göçün Silahlaştırılması’ (Weaponization of Migration) denir. Bugün iktidar ve muhalefet ya bu kavramı bilmemektedir ya bu kavramla Türkiye üzerinde oynanan oyuna ses çıkarmamaktadır ya da bu oyunun bir parçasıdır. Türkiye’nin; Lübnan’ın, Pakistan’ın düşürüldüğü sorun bataklığına düşmesi engellenmelidir.

Bu proje sonucunda ülkemizde bulunan Suriyelilerin statüsünü belirlememiz gerekir. Bunlara ‘Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyeliler’ (GEKKAS) diyeceğim ki onların durumunu göçmen politikamızdan ayrı olarak ele alabilelim.

GEKKAS’a yönelik politikam şudur: 

  1. Bütün Suriyeliler bir numaralama sistemiyle kayıt altına alınacak, demografik bilgileri, aile, eğitim, iş, sağlık durumları belirlenecektir.
  2. Geliştirdiğimiz kriterler doğrultusunda Suriyeliler aşağıdaki gruplara ayrılacaktır:
    1. Suriye’ye gönderilecekler,
    2. Başka ülkelere gönderilecekler,
    3. Göçmen olarak Türkiye’ye kabul edilecekler,
    4. Türkiye’de bir süre daha GEKKAS kapsamında kalacaklar (Bunlar üzerinde çalışılmaya devam edilecek ve yukarıdaki üç gruptan hangisine girecekleri belirlenecektir.)
  3. Suriye hükümeti ile ilişkilerimiz düzeltilecek ve ülkelerine dönecek olan Suriyeliler için bir program uygulanacaktır.
  4. Türkiye’nin GEKKAS sorunu uluslararası camiaya anlatılacak, yapılanlar ve yapılacak olanlar gösterilerek, devlet ve millet olarak insani  sorumluluklarımızın yerine getirildiği net olarak ortaya konacak, Türkiye’nin insani imajı güçlendirilecektir.
  5. Dördüncü maddede belirttiğim çalışma kapsamında başka ülkelere gönderilecek Suriyelilerle ilgili projeler hazırlanacaktır.
  6. Göçmen olarak Türkiye’ye kabul edilecek Suriyelilerin istihdam edilmeleri, iş hayatına katılmaları, çocuklarının eğitimleri ile ilgili durumları planlanacaktır.
  7. Göçmen olarak Türkiye’ye kabul edilecek Suriyelilere yönelik kapsamlı uyum programları uygulanacaktır.
  8. Ülkelerine ve başka ülkelere gidecek olan Suriyeliler, özellikle gençler Türkçe öğrenmiş olarak ülkemizden ayrılacaktır. Başta gençler olmak üzere bu insanlarla iletişim içerisinde olmamız ve onları birer Türkiye dostu olarak kazanmamız sağlanacaktır.

Suriyeliler konusunu yüzeysel ve hamasi siyasi çekişmelere konu etmek, bu sorunu bir oy yaratma yöntemi olarak görmek milli menfaatlerimiz açısından yanlıştır. EVUK, ülkemizde solcu-sağcı, dindar-seküler, Sünni-Alevi, Türk-Kürt gibi ayrımcılıklarla toplumu kutuplaştırmayı ve büyük çatışmalar çıkarmayı birçok kez denemiş, kısmi başarılar elde etmiş ama bu milletin birbirini boğazlamasını sağlayamamıştır. Çünkü bütün bu yapılanlara rağmen Türk Milleti’nin ortak şuuru yıkılamamıştır. Ancak Suriyeliler, toplumumuz açısından, bu kültürün ve anlayışın bir parçası olarak algılanmayabilir. Halkın Suriyelilere karşı provokasyona getirilme tehlikesi mevcuttur. Bu konuda çok hassas olmalı, yeni 6-7 Eylüllere meydan verilmemelidir.

GEKKAS sorununu önce yönetilebilir hale getireceğiz, sonra sabırla, adım adım, sağduyuyla, suhulet içerisinde, yukarıda açıkladığım şekilde akılcı, gerçekçi, insani yöntemlerle çözeceğiz.

Göçmen politikalarımız GEKKAS sorunundan ayrı olarak ele alınacaktır. Burada Türkiye’nin demografik istikrarının sağlanması önemli bir konudur. Türkiye önümüzdeki 20 yılda genç nüfus avantajını kaybedecektir.

RTE’li yıllar boyunca, hiçbir özellik kazandırmadan ortada bıraktığımız gençlerimiz, umudumuz olması gerekirken karşımıza önemli sorunlarla çıkıyor. Eğer gelecek 20 yıl da çok etkili bir şekilde değerlendirilmezse, Türkiye EVUK’un ve yerli iş birlikçilerinin istediği gibi bir Orta Doğu ülkesi olacaktır. O nedenle, bu dokümanın bütününde anlatmaya çalıştığım Milli Mücadele ruhuyla yapılacak seferberlik, muhtemelen son çıkış imkanımızdır. Bu fırsatı gereğince kullanırsak, yaşlanan nüfusumuzu göz önünde tutarak tedrici bir şekilde göç almamız gerekir. Göçmenlerin orijin ülkeleri, yaş ve cinsiyetleri, eğitimleri ve mesleki durumları, Türkiye’de nasıl bir işlev üstlenecekleri, ekonomik-sosyal-kültürel olarak Türkiye’ye nasıl uyum sağlayacakları ayrıntılarıyla planlanacak ve göçmen politikası uygulanacaktır.