Dr. Serdar Savaş şöyle dedi:
‘Divide et empare’ yani ‘ böl ve yönet’ ilkesi Romalılardan beri emperyalizmin kullandığı en etkili politikalardan biri olmuştur. Atatürk, cumhuriyeti kurarken sınıfsız ve kaynaşmış bir toplum olarak, ‘’ Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’’ tanımını yapmıştır. Emperyalizm Ve Uluslararası Kapitalizm (EVUK) bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de böl ve yönet politikası doğrultusunda uygulamalar yapmış ve yapmaktadır. Gelecekte de uygulamaların devam edeceğinden kuşku duyulmamalıdır. Türk milletini bölmek üzere solcu-sağcı, dindar-seküler, Osmanlıcı-Atatürkçü, Alevi-Sünni, Kürt-Türk gibi bir çok alanda ayrıştırma, kutuplaştırma, toplum kesimlerini birbirine düşmanlaştırma faaliyetleri hala bütün hızıyla devam etmektedir. Maalesef bazı siyasi partiler, ülkeyi yönetenler, kanaat önderi olması gereken kişiler, kimi basın kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ve daha bir çok yapılar bilerek ya da bilmeyerek, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunarak bu bölünmelerin ateşine odun taşımışlardır. Bu anlayış, bu söylemler, bu politikalar devam ettiği sürece EVUK’un emellerine ulaşması kaçınılmazdır. Bu gidişatı önlemenin tek yolu Türk milleti olarak birleşmektir. Mevcut siyasi partiler, parti liderleri, siyasetle ilgilenen diğer kurumlar ve bireyler birleşmenin kendi görüşleri etrafında olması gerektiğini savunmakta, kendileri gibi düşünmeyenleri düşman ilan etmektedirler. İşte bu, tam da EVUK’un istediği davranış biçimidir.
Gerek Manifesto kitabımda, gerek ‘İnsanca Yaşamak İçin Atatürk Gibi Düşün’ adlı seçim bildirgemin ekinde açıkladığım üzere, Türkiye’de bütün siyasi görüşlerin, dini inançların, etnik kültürlerin; bilgili, namuslu kısacası erdemli mensupları vardır. Ama maalesef bunların yanında solcu geçinen-solculuktan geçinen, milliyetçi geçinen-milliyetçilikten geçinen, dindar geçinen-dindarlıktan geçinen, Atatürkçü geçinen-Atatürkçülükten geçinen, Kürtçü geçinen-Kürtçülükten geçinen menfaat sahipleri bulunmaktadır. Bu ‘geçinenler taifesi’ siyasette en etkili kesimlerdir. Menfaat peşinde koştukları için aralarında iyi örgütlenirler, birbirlerini desteklerler, düşmanlık yaratmaktan, ötekileştirmekten çıkar sağlarlar.
Benim önerim birleşmenin hangi siyasi görüşten, dini inançtan, etnik kültürden olurlarsa olsunlar erdemli bireyler arasında sağlanması gerekliliğidir.
Kendi yaşamımda; komünistinden ülkücüsüne, koyu mutaassıbından ateistine, milliyetçisinden Kürtüne, Alevisinden Sünnisine, Müsliminden Gayri müslimine ve diğer gruplara mensup kim olursa olsun erdemli bireylerle bir masa etrafında toplandığımızda hiç sorun yaşamadım. Erdemli bireyler sorunları ön yargısız ve eş duyumlu olarak ele almayı, bilgiye dayalı değerlendirmeler yapmayı, düşüncelerini cesur ve açık bir şekilde ifade etmeyi, karşısındakini dinleyerek ve anlayarak karşı fikir geliştirmeyi, yanıldıklarını anladıklarında inat etmeyip değişime hazır olduklarını göstermeleri ve en önemlisi birlikte oldukları insanlara sevgi ve saygıyla yaklaşmasını bildiklerinden, birbirinden güzel, birbirinden değerli, derinlemesine çözümlemeler yapıp sorunlarımızın üstesinden gelecek yöntemler ortaya koyabildik.
Her kesimden erdemli bireylerle yaptığımız bu harika çalışmaların temelinde bütün farklılıklarımızla bir arada yaşama iradesini gösterme arzumuz yatıyordu. Birleşmede, siyasi-dini-etnik referansı olmayan erdem değerlerinde ortak paydayı yakalamak daima yenilenebilir ve daha ileri götürülebilir demokrasinin temelini oluşturuyordu.
Bu yaklaşımın aksine, hangi özellik ele alınırsa alınsın, bölünme-kutuplaşma-düşmanlaştırma şeklindeki yaklaşımlar toplumumuzu dağıtacak, devletimizi yok edecektir. Dindar-seküler mücadelesini dindarların kazandığını varsayalım. Daha sonra mezhep çatışmaları başlayacaktır. Bu çatışmayı Hanifilerin kazandığını varsayalım. Daha sonra tarikat çatışmaları başlayacaktır ve bu çatışmalar toplum tamamen atomize olana kadar devam edecektir.
Bunu önlemenin tek yolu farklılıkların birbirine saygılı bir şekilde birlikte var olabilecekleri ileri ve tam demokratik bir nizam tesis etmektir. Ancak o zaman refah toplumu olmak yolunda ilerleme kaydedebiliriz.
Dünyadaki örnekleri incelediğimizde, refah toplumuna giden yolun ilk adımının erdemli bireyler olmakla atıldığını görürüz. İleri ve tam demokrasi olarak tanımlayabileceğimiz tüm toplumların halkları bize göre daha erdemli insanlardan oluşur. İleri ve tam demokrasiler erdemli halklar tarafından kurulmuştur. Refah toplumlarına baktığımızda ise, istisnasız hepsinin ileri ve tam demokrasi olduğunu görürüz. Refah toplumu olup da demokrasisi olmayan ya da halkı erdemsiz bireylerden oluşan herhangi bir ulus mevcut değildir. O halde evrilme süreci erdem-demokrasi-refah sırasıyla olmaktadır.
Bu yaklaşımımın çok uzun zaman alacağını söyleyerek düşüncelerime karşı çıkanlar olabiliyor. Evet, bireyleri erdemli kılmak ve erdemli bir toplum olmak uzun yıllar alır. Ama erdemli olmak yoluna girilmesi dahi, demokrasinin ve refah toplumunun inşasına başlamak için yeterli olacaktır. Daha erdemli olmayı benimsememiş bir toplum başkalarının varlıklarına ve haklarına saygı göstermeyeceğinden demokrasi olmaz. Erdemli olmak yoluna girmemiş bir toplum emeğe dayanmayan, kısa yoldan zengin olmak isteyen bireyler, işini gereken kalitede yapmayan meslek mensupları, ekonominin dayanması gereken güven ilişkisini kuramayacak sahtekarlarla refah toplumu haline gelemeyecektir.
Sizden beklentim yarın bugünden bir nebze daha erdemli olma isteğiyle harekete geçmemiz, benim ve dostlarımın yaptığı bu mücadeleye en azından imza gönüllüsü olarak ve arzu ederseniz bir Sarı Otobüs yolcusu haline gelerek katkı vermenizdir.
Sevgi ve saygılarımla.’’
Dr. Serdar Savaş
Partisiz ve Birleştirici
Cumhurbaşkanı Adayı